Cılızlığım
sebebiyle yedi yaşıma bastığımda mektebe gönderilmedim. Bu husustaki
yalvarmalarım fayda vermedi. Bir yıl sonra yani, sekiz yaşında Akçaabat
Merkez İlk Mektebi‘ne başladım. İslâm aleyhtarlığının en şiddetli bir
sûrette yürütüldüğü zamandı. Mektebe başlamadan önce Kur’an Hocası’na
gitmiştim. Hocanın defaatle Jandarmalar tarafından basılması yüzünden,
ancak bir hatim indirebildim.
İlk tahsilimi tamamıyla bu Merkez İlk Mektebi ‘nde bitirdim. O sene
kazamızda bir ortamektep yapılmasına başlanmış fakat bitirilmemişti.
Babamsa beni okutmak istemiyordu. Bu sebeble devre arkadaşlarımdan
bazıları orta mektep tahsili için Trabzon’a gittikleri halde, babam beni
bir terzi yanına çırak olarak verdi. Fakat benim böyle bir işle vakit
geçirmeye hiç de niyetim yoktu. Bu bakımdan sık sık terzi dükkânından
kaçıyordum. O sıralarda başta Hz. Ali cenkleriyle ilgili kitaplar olmak
üzere, ne bulursam okuyordum. O derece ki, her an elimde kitap
bulunduğundan söylenen söz kulağıma girmez, bana havale edilen işleri
yanlış yapardım. Bir gün böyle bir halime kızan vâlidem
biriktirebilğidim bütün kitapları avluya dökerek yakmıştır. Bu kadar
anormal okuma hevesimin sonunda şuurumun bozulacağından korkuyorlardı.
Üç günlük bir
vapur yolculuğundan sonra 6 Ekim 1954′te İstanbul’a ayak bastım. Her
taraf bayraklarla donatılmıştı. İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluş
yıldönümü imiş. Boğazı hayranlıkla seyrederek Galata’da karaya ayak
bastım. Bir müddet Edirnekapı’daki eniştemin yanında, bir müddet de
Fatih Sarıgüzel’deki babamın teyzesi yanında kaldım. Hukuk Fakültesi’ne
kaydımı yaptırarak bilahere Trabzon Liselerinden Yetişenler Cemiyeti‘nin
Soğanağa semtindeki yurduna yerleştim.
Fakülte hayatım lisedekinin birkaç katı daha hareketli ve mücâdeleli
geçti. Bunun bir kısım tafsilâtını da yine “Geçmiş Günü Elerken” adlı
eserimde bulabilirsiniz.
Ehemmiyetli olanı bir taraftan çalışarak, diğer
taraftan da okumak sûretiyle fakülteyi yürütmüş olmam ve dava için
uğraşmaktan bir an bile geri durmamamdı. Trabzon Liselerinden Yetişenler
Cemiyeti‘nin yurdundaki ikâmetim bir yıl sonra o cemiyetin başkanlığını
yapmamı ve bu başkanlıkta yurtçuluk mes’elesini öğrenmemi intaç
eylemiştir. Üniversite talebeliğim esnasında yedi talebe yurdu açıp
çalıştırmışımdır ki bunların en meşhurları “Vefa”, “Seyhan”, “Karadeniz”
ve “Yıldız” Talebe Yurdlarıdır. Dava yönünden genç insanlarla meşgul
olmak için en müsâid müessesenin yurd olduğunu ilk keşfeden benim, desem
herhalde yanlış olmaz, o derecede ki mâhud dönme Ahmed Emin Yalman o
tarihlerde vatan gazetesinde bu faaliyetimden dolayı aleyhime bir baş
yazı yazmıştır.
1961 yılında Aynur (Aydınaslan) ile evlendim. Sırasıyla Abdullah Sünusi
(1963) Fatıma Mehlika (1965) Mehmed Selman (1973) isimli üç çocuğumuz
oldu.
Tamamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder