Geleneksel eğitim kurumlarının (Külliyelerin, tarikatlerin, tasavvuf kurumlarının) tarih içinde hayli yıprandığı da yapılan eleştirilerden. Siz bu eleştirilere katılıyor musunuz?
İnsanın olduğu her yerde her zaman arıza vardır, her zaman eksiklik, hata, yanlışlık vardır. Bunun böyle olması, oranının şöyle ya da böyle olması hiçbir zaman kökten kazınmasını gerektirmez. Hata varsa ıslah edersiniz, arıza varsa tamir edersiniz…
Bu böyle oldu diye bunu kökten kaldırırsanız, medreseyi kaldırıp yerine ilahiyat fakültesini kurarsanız, “alim yetişmez, din münekkidi yetişir.”
Bu merhum Ali Fuat Başgil’in tespitidir. Türkiye’de ilk ilahiyat fakültesi açıldığında müfredatına bakmış, kuruluş mantığına bakmış, demiş ki, “Bu okullardan din alimi yetişmez, din münekkidi (din tenkitçisi) yetişir.”
İlahiyat fakültelerinden bol bol din tenkitçisi yetişiyor. Tefsir kürsülerinde tefsirin altını oyan, hadis kürsülerinde hadisleri tenkit eden, fıkıh kürsülerinde fıkhı tahrip eden insanlar var. Vaziyet bu. Kuruluş mantığı neyse o mantığa göre insan yetişiyor. Tabii ki hepsini kastetmiyoruz. Aralarında istisna olanları tenzih ederek söylüyoruz. Ama medrese böyle değildir. Medrese alim yetiştirmek için kurulmuş ve o esaslar doğrultusunda o mantıkla içi doldurulmuş bir müessesedir. İslam alimi oradan yetişir. Medreseleri ıslah diye bir şey Osmanlı’da da belli bir dönemden sonra gündeme gelmiş bir meseledir. Ama unutmayalım: Osmanlı’nın son dönemlerinde yetişmiş alimlerin yazdığı eserler bile bugün bizim ilahiyat fakültelerimizde kaynak olarak kullanılıyor.
Ebubekir Sifil
Ebubekir Sifil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder