Ehl-i sünnet tarih içinde kendini hep canlı tutmuş, hep güncellemiş… Yeni durumlara karşı ayağının birini pergel olarak sabitlediği noktada ne söylemesi gerekiyorsa onu söylemiş bir hareket. Onun için bizim özellikle akaid ve kelam konusunda eser vermiş alimlerimiz kendi yaşadıkları dönemdeki bidat faaliyetlerle ile ilgili kitaplar yazmışlar. Yani günümüzde ehl-i sünnet dışı şu oluşumlar var, bunlar şunları söylüyor, temsilcileri şunlardır, grupları şunlardır diye her biri kendi döneminin fotoğrafını çekmiş.
Ama modern döneme gelince bitmiş bu faaliyet. Artık hiçbir ehl-i sünnet alim kendi dönemi için “Fırak” kitabı yazmıyor. Dolayısıyla günümüzde hangi cereyan ehl-i bidatın patentini taşıyor, hangi cereyan ehl-i sünnettir yahut ehl-i sünnet bu yeni oluşumlara karşı ne söyler, bu konuda bir fikir berraklığı bir netlik yok. Ehl-i sünnet olduğunu söyleyen insanlara çok büyük bir yük, çok büyük bir mükellefiyet düşüyor burada. “Ben ehl-i sünnetim, Allah bir, peygamber bir” demek yetmiyor. Aktüel tartışmalara, dini ve itikadi problemlere ehl-i sünnet zeminde cevaplar üretmek zorundayız.
Bu ülkenin ilahiyat fakültelerinin kelam ana bilim dallarında ekmek yiyen insanlar, bu milletin vergileriyle ekmek yiyen insanlar bu milletin inançlarını tahrip etmekle meşgul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder