Cüz'î Bir İman Hakikatini İnkâr Etmek Küfrü Gerektirir.
Çünkü İman Bir Bütündür.
Mânen ruha geldi: Neden bir cüz-ü hakikat-ı imaniyeyi (iman esaslarının biri) inkâr eden kâfir olur ve kabul etmeyen Müslüman olmaz? Hâlbuki Allah ve âhirete iman, birer güneş gibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor. Hem neden bir rükün (esas, şart) ve hakikat-i imaniyeyi inkâr eden mürted (dinden çıkmak) olur, küfr-ü mutlaka düşer (hiçbir dinî değere inanmamak) ve kabul etmeyen İslâmiyet’ten çıkar? Hâlbuki sair erkân-ı imaniyeye (imanın esasları, şartları) imanı varsa, onu küfr-ü mutlaktan kurtarmak lâzım geliyor.
Elcevap: İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdânî hakikattir ki, tefrik (birbirinden ayırma) kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzî (bölünme, parçalanma) kaldırmaz. Ve öyle bir küllîdir ki, kabil-i inkısam (bölünebilir) olmazlar. Çünkü her bir rükn-ü imanî, kendini ispat eden hüccetleriyle (delil) , sair erkân-ı imaniyeyi ispat eder. Her biri her birisine gayet kuvvetli bir hüccet-i âzam (en büyük delil) olur. Öyle ise, bütün erkânı bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl (yanlış fikir) , hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikati iptal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî (inada dayalı küfür) yapabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder